2 Ağustos 2010 Pazartesi

Sevdiklerim için Bir Doğum Günü Dileği

"Doğum günün kutlu olsun, nice mutlu yıllara, her şey gönlünce olsun," demek dostlarımızın doğum günlerinde bile işin kolayına kaçışımızı, yeni şeyler düşünmek, yeni sözler söylemekteki çaresizliğimizi ne de güzel kanıtlıyor. Kendimizce nazik bulduğumuz bu birkaç saniyelik "madem arkadaşız, bak seni düşündüm, işte doğum gününü kutluyorum," yollu sözler hangimize yabancı? Yeryüzünde zaten yeterince sıkıcı bir insan güruhu olduğumuz yetmiyormuş gibi, sözlerimizle de koca bir laf kalabalığı üretmekten geri durmuyor, eşref-i mahlûkattan olduğumuz hülyasıyla böbürlenip duruyoruz. Ne büyük iş…

İyi bir dilek nasıl olur, hep düşünmüşümdür. Vardığım kanı bunun az çok dua mahiyetinde olacağı. Hem dua da yaratana hitaben söylenmiş bir dilek değil mi? Kendi bilgilerimiz, tecrübemiz ve iyi-kötü algılarımıza göre kendi kelime dağarcığımızla oluşturduğumuz dilekler… Dilimiz ne denli dönebiliyor, istediklerimiz ne ölçüde dile gelebiliyorsa o kadar işte! Yine de içten...

Bana öyle geliyor ki duada bile bir nitelik, üslûp, bir olumlayıcılık, bir yüreklendiricilik, bir ufuk açıcılık olmalı. “Bindiğin uçak düşmesin, düşerse sağ-salim kurtulasın, kötülere eş olup anandan emdiğin süt burnundan fitil fitil gelmesin, hasta olup sürüm sürüm sürünmeyesin,” demek de mümkün; “sağ-salim gidip gelesin, iyilere eş olup mutlu bir yuva kurasın, sağlıklı bir yaşam süresin,” de. Her ikisi de iyilik temenni etmiyor mu? Eh… Akla gelmeyen ama başa gelebilecek türlü olumsuzlukları hatırlattıktan sonra bu olumsuzluklardan kurtulmayı dilemek, ya da ağızlara sakız olmuş kalıpları “nev-icâd”mış gibi tekrar etmek ne ölçüde iyilikse o kadar...

Başkaları için dilediklerimiz de az-çok böyle. Kişioğlunun elinde olmayan iyilikler:

Sağlık ve mutluluk seni bulsun; sen onları değil…

Hayır! Dostlarımın sağlığının ve mutluluğunun bulutların ardından ansızın görünüveren v şeklindeki tesadüf kuşlarına bağlı olmasına razı olmuyor gönlüm… Kandırırcasına, edilgin bir bekleyişe itmek istemiyorum onları kuru sözlerimle. Birkaç saniyeye sıkıştırmayacak kadar önemsiyorum eğer benden ille de bir doğum günü dileği bekliyorlarsa. Razıysalar üstelik sözlerimin “bencilce” olmayan “bence”sini duymaya. Benim kendim için dileğim, onlar için de geçerliyse madem, kendime söylediklerime onlar da kulak verecektir mutlaka.

İşte benim dileğim:

Çalışayım; var gücümle, yorgunluktan bitap düşünceye kadar çalışayım. Yaptığım işin en iyisini, en doğrusunu yapmak için didineyim, gecemi gündüzüme katayım hakikati bulmak için. Deli de deseler, veli de, azimle, ısrarla ve aşkla çalışayım. Ve çalışıp ürettikçe anlamlandırdığımı hayatımı, üstelik bunu da benim yaptığımı bileyim. Bildikçe, ne çok şeyi bilmediğimi, bildiklerimin okyanusta bir damla dahi olmadığını anlayayım. Ve anladıkça seveyim, önce kendimi ve kendim olmayı, sonra denizi, yeri, göğü, onların içinde ve üstündeki her şeyi. Beni sevdikleri ya da işime yaradıkları için değil, ben olmasam da sevilmeye değer oldukları için seveyim. Ve sevdikçe, bilgece kanaat edeyim sahip olduklarımla. Kıymetini bileyim zamanın ve de canımın. Böylece hür olayım ve hür düşüneyim. Ve kendi kaderimi kendim çizebileyim.Ve…

Çalışayım!

Halil Tekiner
Kayseri, 2 Ağustos 2010